6. yüzyılın başlarından 7. yüzyılın ortalarına kadar olan dönemde Göktürk İmparatorluğu Mançurya'dan İran'a kadar uzanıyordu. Türk boyları güçlü hakanların buyruğunda birleşmiş, Batı Kağanlığı Doğu Kağanlığına tâbi olmuş, bir merkezden idare edilen Türkler Asya'nın hâkimi durumuna gelmişlerdi. Fakat daha sonra imparatorluğu teşkil eden kavimler arasındaki çekişme, Türk Beyleri arasındaki dayanışmanın bozulması.
Çin'in entrikaları ve özellikle güçlü kağanların gelmeyişi İmparatorluğun çökmesine yol açtı. Devletin doğu kısmı Çin hâkimiyetine geçti. Çin daha sonra batı kısmına da yayılmaya başladı. Türk illeri işgal, Türk boyları esir edildi. Fakat bu esaret uzun sürmedi, İlteriş Kağan dağılan milleti topladı; 680-682 yıllarında devleti Çin esaretinden kurtararak yeniden kurdu.
BİLGE VE KÜL TİGİN KARDEŞLER
İlteriş Kağan öldüğü zaman oğulları Bilge ve Kül Tigin henüz 7 ve 8 yaşlarında idiler. Onun için İlteriş Kağan'ın yerine kardeşi Kapgan Kağan geçti. Kapgan Kağan zamanında devlet eski haşmetine ulaştı.Kapgan Kağan'ın ölümünden sonra Bilge Kağan Taht'a oturdu. Kardeşi Kül Tigin ve buyrukçu (vezir) ihtiyar Tonyukuk' un yardımı ile devleti daha da kuvvetlendirdi. Onun devrinde "Türk Birliği" tam olarak bir kere daha sağlandı. Birliğin sağlandığı her devirde görüldüğü gibi, Bilge Kağan zamanında da Türk Devleti eşsiz bir kudret haline geldi.
Kül Tigin 731'de, ağabeyi Bilge Kağan 734'de öldüler. Kül Tigin öldükten bir yıl sonra, yani 732 yılında, Bilge Kağan kardeşi için bir ebedî taş yontturdu, başka deyişle bir anıt diktirdi. Bu taştaki yazılar, o eşsiz kitabe, Bilge Kağan tarafından kaleme alınmıştır. Bilge Kağan bu kitabede, kardeşinin yüceliğini, kahramanlığını, Türk milleti için unutulmaz hizmetlerini dile getirir. Kendi ölümünden sonra oğlu tarafından onun adına dikilen anıtta yine Bilge Kağan konuşmaktadır. Ebedî taşa, onun sağlığında söyledikleri, devleti nasıl kurdukları ve yücelttikleri, Türk milletine vasiyeti, nakşedilmiştir. Her iki taşta benzer ve birbirinin aynı olan cümleler vardır. Çünkü Bilge Kağan, unutulmaması gereken olayları ve kendisinden sonra tutulacak yolu ısrarla belirtmek istemişti.
BUYRUKÇU TONYUKUK
Bilge Kağan ve Kül Tigin anıtlarından başka, aynı yerde eşsiz bilici (danışman) ihtiyar vezir Tonyukuk için dikilmiş bir ebedî taş daha vardır. Bu anıtı Bilge Tonyukuk, sağlığında, 720-725 yılları arasında kendisi için yaptırmıştı. Bilge Tonyukuk, İlteriş Kağan'ın isyanına katılan daha sonra Kapgan Kağan'a ve Bilge Kağan'a başkumandanlık, baş vezirlik, baş danışmanlık yapan bu büyük devlet adamı, kağanların ve kendisinin yaptıklarını anlatıyor, bize eşsiz bir tarih hazinesi bırakmış oluyor.
ABİDELERİN YERİ
Orhun Abideleri, bugünkü Moğolistan'da, Baykal Gölünün güneyinde, Orhun nehri vadisinde, Koşo Saydam gölü yakınlarındadır. 48. enlem ve 107. boylam arasında kalan bölgededir. Anıtların olduğu yerde yalnız dikilitaşlar değil, daha pek çok ve son derece değerli kalıntılar da bulunmuştur. Yüzlerce heykel, balbal, şehir harabeleri, taş yollar, su kanalları, koç ve kaplumbağa heykelleri, sunak taşları ile kutsal yer, Türk'ün gurur kaynaklarından olan eski bir Türk başkentidir.
Heykeller arasında Bilge Kağan'ın, eşinin, kardeşinin heykelleri de bulunmuştur. Yazık ki bunların bazı parçaları kaybolmuş, kalan kısımları da kırık dökük bir durumda ele geçmiştir.
ABİDELER NASIL BULUNDU
Orhun harfleriyle yazılı kitabelerden tarihçi Cüveyni "Talih-i Cihanküşa" isimli eserinde söz etmişti. Eski Çin kaynaklarında da Türklerin böyle anıtlar diktikleri yazılıydı. Fakat 18. ve 19. yüzyıllara kadar ilim dünyası bu anıtların nerede ve ne durumda olduklarını öğrenemedi.
1709 yılında Rusya ile İsveç arasında yapılan Poitava savaşında, İsveç subaylarından Strahlenberg Ruslara esir düştü ve Sibirya'ya sürüldü. 13 yıllık sürgün hayatında Kuzey Rusya'yı baştan başa dolaşan Strahlenberg, Yenisey'de eski Türklere ait bazı kitabeler buldu. Bunlar, Orhun kitabelerinden iki-yüz yıl önce yazılmıştı. Bu İsveçli subay ülkesine döndükten sonra anılarını yazdı ve Yenisey kitabelerinden söz etti. Bunun üzerine tarihçilerin Türklerden kalan eserlere ilgisi arttı.
ORHUN ABİDELERİ DE BULUNUYOR
1889 yılında Rus tarihçi Yardintsev Orhun Abidelerini buldu.fakat yazılarını okuyamadı. 1890'da bir Fin heyeti, 1891'de de bir Rus heyeti abidelerin olduğu yere gittiler. Resimler çekip bunları ilim dünyasına sundular. Fakat yazılar hâlâ çözülemiyordu. Nihayet 1893'te Danimarkalı büyük ilim adamı Thomsen, Orhun yazısını çözmeğe muvaffak oldu. Önce yazılarda çok geçen Tengri (Tanrı), Türk ve Kül Tigin kelimelerini çözen Thomsen, sonra bütün yazıları okudu ve Türk milletine, Türk tarihine yaptığı bu hizmetten dolayı milletimizin şükranlarını kazandı.
|