Cesaret, Yüreklilik, Atılganlık Olmayan Hiçbir Dâva Başarıya Ulaşamaz! FIRAT KARACABEY

   
  cCc Fırat Karacabey cCc
  Milli Hedefler
 

MÎLLÎ HEDEFLER

Tarihin en eski çağlarından beri milletler arasında devamlı bir mücadele ve yarışma vardır. Her millet kendi varlığını yükseltmek ve diğer toplumlar üzerinde hakim kılmak için amansız bir çaba gösterir. Milletler arasındaki bu mücadeleden habersiz bulunmak, hayatın katı gerçeklerini bilmezlikten, görmezlikten gelmek olur. Medeniyetin ve tekniğin çok ileriye gittiği iddia edilen çağımızda milletlerin birbiri arasındaki üstünlük, kuvvet ve refah mücadelesi eskiden olduğu gibi bugün de bütün şiddetiyle devam etmektedir. "Hak kuvvetindir..." ilkesi dünyanın var olduğu gündenberi milletler arası münasebetferde hükmünü yürüten tek ilke olmuştur. İnsan hakları beyannamesine ve Birleşmiş Milletler Anayasası'na rağmen 1971 yılı aralık ayı içerisinde Pakistan'ın uğradığı ağır taarruz ve tecavüzler bunu act bir şekilde tekrar gözler önüne sermiştir. 1968 yılında Çekoslovakya'nın ve 1956 yılında Maceristan'ın başına gelenler de içinde bulunduğumuz katı gerçeklerin canlı delilleridir. Milletler arasındaki mücadele şuurundan mahrum olan toplumlar başkalarının boyunduruğu altına düşerler. Bu gerçekleri göz önünde bulundurarak Türk milletinin haklarını korumak ve daima saydırabilmek için kuvvetli olmaya ve kuvvetli olmanın yolunu bulmaya mecburuz.
Yeryüzünde insanlar, milletler toplulukları halinde yaşamaktadırlar. Her milletin kendine göre özellikleri, yaşayışı ve dünya görüşü vardır. Bu değişik toplulukların taaliyetlerinin sonucunda, dünya'yı renklendiren çeşitli kültürler ve medeniyetler meydana gelmektedir. Bir toplum için başka toplumları körü körüne taklit etmek çok tehlikelidir. Her milletin kendine mahsus manevi inançları,
adetleri, milli kültürü, milli bir dünya görüşü olması gereklidir. Bunlar olmadığı takdirde veya eskimiştir İhtimaliyle yıkılıp tahrip edilerek yerlerine yenileri konulmadığı takdirde, o toplum tehlikeli bir inanç ve fikir boşluğuna yuvarlanmış olur. Milletler, yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçlen tarafından yokedilmeden önce manevi ve fikri güçler tarafından esaret altına alınırlar. Böyle bir duruma düşen toplumun esir ve yokolrnası kesin bir hale gelir. Milletlerin kuvvet kaynağını teşkil eden ve toplumları yükselten ana ilkeler gayet özet olarak şöyle sıralanabilir.
1 - Yüksek, manevi ve sağlam ahlâk sahibi olmak,
2- Kuvvetli milli şuur ve milliyetçilik ruhu taşımak.
3- İlim ve teknikte en yüksek seviyeye ulaşmak.
4- Sanayide ve tarımda modern, kitle halinde çok
üretim yapabilmek.
İşte ilk bakışta basit gibi görünen bu ilkeler milletlerin kudretli olmaları, refah ve mutluluğa ermeleri için biricik çıkar yolu göstermektedirler. Türk Milleti ikiyüz yıldan beridir bu ana meselelere eğilecek yerde, hakiki yükselişle hiç ilgisi olmayan taklitçilik ve şekilcilikle ilgili bulunan adi didişmelere kendisini kaptırmıştır. Türk aydınları ve Türk yöneticileri için Batılı ülkelerin sığıntısı olmak bir ideaî olarak benimsenmiştir. Kürk milleti için bundan daha korkunç bir felaket düşünülemez. Batıda görülen gelişmeleri almak ve fakat milli kültür ve medeniyetimizi yaratmak ve hiç kimsenin sığıntısı olmamak düşüncesi bizim için benimsenecek yol olmalıydı. 3 üncü Selim zamanından beri kalkınma çabalarına girişilmiş olmakla beraber, bugüne kadar bir sonuca ulaşılamamıştır. Aksine olarak Türk milletinin temel, sosyai ve ekonomik konularına, sorunlarına dinmeyen kısır didişmeler yüzünden devamlı felaketlere ve yıkıntılara uğramış bulunuyoruz. Milletimizin sağlam bir adalet düzenine dayanan sarsılmaz bir nizama ve hummalı çalışmalara ihtiyacı vardır.
Türkiye'nin yükselişi dışarıdan ithal edilen fikirlerle olamaz. Hiç bir yabancı Türk milletinin menfaatlerini, Türk Milletinin kendisi kadar düşünemez. Bugün yurdumuzda dışardan ithal edilmiş bulunan komünizm, faşizm veya kapitalizm fikirleriyle Türk Milleti yok edilmek istenmektedir, Türk gençleri yabancıdan gelen ve Türk Milletinin değil başkalarının menfaatini temin etmek için yurdumuza sokulan yikıcı fikir akımlarına karşı şahlanmalıdır.
Davalarımızın çözümü, kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde elele vermek ve geceli, gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.
Toprak bütünlüğümüzü devletimizin ve milletimizin bölünmezliğini hedef almış olan hainane faaliyetlere karşı Türk milleti olarak ayağa kalkmalıyız. Türk gençliği için, milli vazifenin ilk şartı olarak milliyetçilik ve Türkçülük gelmektedir. Bozkurtlar olarak, 9 Işıkçılar olarak gençlerimizi yeni büyük bir savaş beklemektedir. Bozgunculuğa, tembelliğe, ahlâksızlığa, cehalete, yalancılığa karşı büyük bir savaş... Türklüğü inkâr eden, Türk milletinin birliğine ve bütünlüğüne karşı çıkan komünizme, bölgeciliğe, mezhepçiliğe ve diğer çeşit bölücülüğe karşı amansız bir savaş...
İşte bunun için milliyetçi hareketi başlatmış olduk.
Milliyetçi hareket, ülkücülüğü ve gerçekçiliği birlikte yoğurarak yeni ufuklara doğru Türk milletinin kanatlanışını öngörmektedir. Gayemiz, Türk milletini insanca ve ilmî usullerle en kısa yoldan, kendi gücü ile
ayakta durabilecek, kuvvetli, refahlı, mutlu; hak ve şereflerine sahip bir toplum haline getirmek ve modern milletlerin en ön safına geçirmektir.
Gayeye ulaşmak yollarımız ise, Türk milletini uyandırmak, ona yeni bir yaşama gücü ve hızı vermek, milli tarihe ve Türklük şuuruna dayanan, modern, ilmi ve yüksek ahlakı önder kabul eden yeni bir yaşama felsefesi ile doldurarak çalışmaya ve harekete sevketrnektedir. Vatandaşlarımıza içten ve dıştan çevrili bulunduğumuz tehlikeleri anlatmak ve yurdumuzun kurtuluş ve yükseliş davasına halka maletme sureti ile büyük hamleyi gerçekleştirmekdir. Gayeye ulaşabilmenin diğer yollarından'birisi ise; millete önderlik edecek olan aydınları yetiştirme, onları halk sevgisi ile doldurarak kişisel bencillikten uzak, halk gibi, halkla beraber yaşayarak halk için çalışan insanlar durumuna getirmek ve böylece halk ile aydtnı kaynaştırmaktır.
Dünya üzerinde yaşayan milletler ailesinin en şerefli, en büyük üyelerinden birisi olan Türklüğün yaşayabilmesi, yükselebilmesi, güçlü ve mutlu olabilmesi için yeni bir mücadeleye atılması gerekmektedir. Bu mücadele vatandaşlarımız arasında lekesiz ve hilesiz tam bir adalet ve hak düzeni kurulması mücadelesi olacaktır. Bu savaş geriliği, bilgisizliği, yoksulluğu yoketmek savaşı olacaktır. Bu savaş başkalarının pazarı olmaktan, başkaları tarafından sömürülmekten, başkalarından yardım dilenmekten kurtulmanın savaşı olacaktır. Bu savaş bizi sarmış bulunan ekonomik, sosyal, siyasî ve manevi her çeşit tutsaklık zincirlerini parçalama savaşı olacaktır. Her türlü art düşüncelerden ve ön yargılardan kurtularak, insan sevgisini ve insan haysiyetine karşı derin saygıyı esas alan, her hal ve şartlar içinde haksızlığa boyun eğmeyen asil bir başkaldırmak hareketi olacaktır.
insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısı olmak hareketini geliştireceğiz. Türk milletine çağlar üzerinden bir sıçrama yaptırarak onu ilimde, teknikte, yüksek manevî değerlere sahip olmakda, en yükseğe çıkarmanın savaşını vereceğiz. Bizi anlamayanlar, anlamak istemeyenler vardır ve daima olacaktır. Dar dünya'lar içinde bencilliğe dayanan çıkarlarının kölesi olan ruhlar bize düşmanlık etmeğe de varn edeceklerdir. Kıskançlığın, hasedin, sahteciliğin, yalancılığın, alçaklığın çirkefi içinde beslenen kimselerin aleyhimizde her çeşit faaliyeti yapmaları olağandır ve buna devam edeceklerdir. Milliyetçi hareketçiler, dokuz ışıkçılar, ülkücüler, sizler böyle yanlış yolda olanların da kurtuluşu, iyiliği ve uyandırılması için iğrenmeden tiksenmeden, ürkmeden ve korkmadan vakanızı ve inançlarınızı taze tutarak çalışacaksınız. Biz Türk Milliyetçileri, ülkücüleri olarak Türk Milleti için en güzeli, en iyiyi, en yükseği sağlamak üzere her engeli aşarak ve hiç birşeyden yılmayarak ileriye atılmalıyız. Elimizde hedefe ulaşmak için harcayabileceğimiz fazla zaman yoktur. Dünyanın en zengin toprakları üzerinde, en önemli bir bölgesi, tarihin gördüğü en güçlü devletleri kurmuş ve en şanlı orduları yürütmüş olan bir milleti, yoksul, geri, teşkilatsız, bakımsız, perişan ve dağınıklık içinde, kendi haline bırakmayacaklarını hatırdan çıkarmamalıyız.
Davranmalıyız, elele verip omuz omuza şahlanmalıyız: yokluktan bahsedenlere inanrnamalıyız. İmkânsızlık ve yokluk insanların her zaman yok etmeye muktedir oldukları düşmanlardır.
Yeni bir Türk mucizesi doğmalıdır. Doğacaktır. Belki yarın, belki yarından da yakın.
 
  Bugün 2 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!
JİTEM'ÜLKÜ BİRLİĞİ
'' FIRAT KARACABEY
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol